Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti ve Fas'ın Bölgesel Politikaları
Doğukan BİNİCİ
Çağ Üniversitesi SSC[1] Danışma Kurulu Başkan Yardımcısı
Ayşenur BOZKURT
Uluslararası İlişkiler 3.Sınıf Öğrencisi
Özet
Sanayi devriminin ortaya çıkarmış olduğu yeniliklerin en yıkıcısı olan Sömürgecilik faaliyetleri; 1884 yılında, günümüzde Batı Sahra olarak bilinen coğrafya'ya ulaşmıştı. 1975 Madrid anlaşmasına kadar bölgeyi sömürgesi olarak işgal altında tutan İspanya; bölgede etkisi yıllar boyunca sürecek olan kimlik ve demografik sorunlara sebebiyet vermişti. Avrupalı devletin bölgeden ayrılmasının ardından coğrafya Fas ve Moritanya arasında paylaşılmaya başlanmıştı. Batı Sahranın üçte ikisini egemenliği altına alan Fas Krallığı; bölgesel krize yönelik çözüm odaklı bir yaklaşım içerisinde olmadığını göstermişti. Batı Sahra bölgesinde tam bağımsızlık elde etmek amacı ile harekete geçen Polisario siyasal örgütü; başta Cezayir'in desteği olmak üzere askeri ve diplomatik yolları kullanmaktadır. Cezayir'in Batı Sahra krizini, Fas yönetimine karşı bir denge unsuru olarak kullanmasının; krizin uzamasına sebebiyet verdiği ifade edilmektedir. Çalışmada, Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'nin ve bölgenin üçte ikilik bir kısmını elinde bulunduran Fas'ın krize yönelik atmış oldukları adımlar ve bölgeye yönelik uygulamış oldukları politikalar irdelenmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Batı Sahra, Fas Krallığı, Cezayir, Sömürgecilik, Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti
Regional Policies of the Sahara Democratic Arab Republic and Morocco
Abstract
Colonial activities, the most devastating of the innovations created by the industrial revolution; In 1884, it reached the geography known today as Western Sahara. Spain, which occupied the area as a colony until the 1975 Madrid agreement; it caused identity and demographic problems in the region, the effect of which would last for years. After the European state left the region, the geography began to be shared between Morocco and Mauritania. The Kingdom of Morocco, which dominated two thirds of the Western Sahara; showed that it was not a solution-oriented approach to the regional crisis. Polisario political organization, which took action to achieve full independence in the Western Sahara region; It uses military and diplomatic paths, mainly with the support of Algeria. Algeria's use of the Western Sahara crisis as a balance against the Moroccan administration; It is stated that it caused the crisis to prolong. In the study, the steps taken by the Democratic Arab Republic of Sahara and Morocco, which hold a two-thirds of the region, and the policies they have implemented for the region were tried to be examined.
Key Words: Western Sahara, Morocco Kingdom, Algeria, Colonialism, Sahara Democratic Arab Repulic
Tarih boyunca bulunmuş olduğu konum sebebiyle bir çok devlet ve medeniyet tarafından işgale maruz kalan Kuzey Afrika bölgesi; uygulanan çeşitli sömürgeci politikalar sebebiyle üzerinden yıllar geçse bile çözülemeyecek, hatta daha da derinleşecek sorunların ortaya çıktığı bir coğrafya olmuştur.
Sanayi devriminin ardından, Avrupa ülkelerinin buharın gücünü keşfetmeleriyle birlikte dönüşmeye başlayan bir dünya düzeni ortaya çıkmıştı. Sanayide yaşanan devrim ile birlikte ülkelerin kendi sınırları içerisinde ki doğal kaynakları; sanayinin çarklarını döndürmeye yetmemekteydi. Dolayısıyla devrimden elde ettikleri gücü kaybetmek istemeyen Avrupalı devletler, hammadde açısından zengin olan fakat kendisini koruyabilecek bir orduya, birliğe sahip olmayan bölgeleri işgal etmeye başladılar.
İşgal edilen bu bölgelerden biride Kuzey Afrika bölgesiydi. Özellikle Fransa ve İspanya'nın Fas, Cezayir, Moritanya, Trablusgarp ve Mısır bölgelerinde sömürgecilik faaliyetlerinde bulunmuş oldukları bilinmektedir. İşgal ettikleri bölgelerde yalnızca hammadde kaynaklarını almak ile yetinmeyen Avrupalı sömürgeci devletler; kendi kimliklerini, kültürlerini o bölgenin yerel halkına zorla kabul ettirme politikasını uygulamaya koymuşlardı. Uygulamış oldukları bu politika sebebiyle bugünün yerel çatışmalarına, demografik bozukluklarına sebebiyet vermişlerdir.
Günümüzde her ne kadar sömürgecilik faaliyetleri eski zamanlar ile kıyaslandığında kalmamış olsa da; zamanında uygulanan ayrıştırıcı ve toplumları asimile eden politikalar bugünün Kuzey Afrika bölgesinde ki sorunların altında yatan en büyük sebeplerden birini oluşturmaktadır.
Sömürgeci Avrupalı devletlerin müdahalesine maruz kalan, 1975 yılında imzalanan Madrid anlaşması ile yabancı güçlerin bölgeden çekildiği, Fas-Cezayir ve Moritanya arasında bir güç dengesi mücadelesine sahne olan Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti; elde etmiş olduğu bağımsızlığını uluslararası anlamda kabul ettirme çabası içerisinde bir dış politika takip etmektedir. Bu doğrultuda kısmen tanınan bir devlet olarak Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti; ülkenin kurucu unsuru olarak tanımlanan 'Polisario' siyasal örgütü ile Batı Sahra topraklarının üçte ikisini elinde bulunduran Fas'a karşı tam bağımsızlık mücadelesi vermektedir.
Kuzey Afrika coğrafyasında Avrupalı devletlerin sömürgeci politikaları ile yıllarca işgal altında kalan Batı Sahra bölgesi; 1975 yılında İspanya'nın Fas ve Moritanya ile imzalamış olduğu Madrid anlaşması ile işgalci güçlerden kurtulmuştur. Batısında Atlas okyanusu, kuzeyinde Fas ve doğusunda Cezayir ile Moritanya'nın bulunduğu bölge; doğal kaynaklar açısından zengindir.
Tüm Batı Sahra genelinde egemenlik iddiasında bulunan lakin bölgenin yalnızca üçte birlik bölümünü kontrol altında tutmayı başarabilen Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti (SDAC) 1976 yılında bağımsızlığını ilan etti. SDAC'ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Fas ve Moritanya Batı Sahra bölgesini işgal etmeye başladı. 1979 yılında geldiğimizde ise Moritanya ele geçirmiş olduğu bölgelerden SDAC ile anlaşma yaparak çekildi. Yapılan bu anlaşma SDAC için tanınırlık bağlamında atılan önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir. SDAC'ın bağımsızlık ilanından sonra 'Büyük Fas Krallığı' ideali ile hareket eden II. Hasan, Batı Sahra'ya yönelik 'Yeşil Yürüyüş' adını verdiği ve yaklaşık 350 bin kişinin katıldığı hareketi başlattı. Böylece ele geçirmiş olduğu Batı Sahra'nın üçte ikilik kısmına; kendi halkını yerleştirerek bu topraklarda kalıcı olmak adına önemli bir adımı da atmış oldu. Yeşil yürüyüş hareketi bölgenin hassasiyetleri dikkate alınmadan uygulanan bir politika olarak karşımıza çıkmaktadır. Fas Krallığı ele geçirmiş olduğu bölgeler ile SDAC'ın elindeki bölgeleri birbirinden ayırmak adına 'Fas Duvarı' olarak tanımlanan ve Çin seddinden sonra ki en uzun duvar olarak tarihe geçen yapıyı inşa etmiştir. Kendi halkını ele geçirmiş olduğu topraklara yerleştirip ardından bölgenin güvenliğini sağlayacak bir şekilde duvar inşa etmesi; Fas'ın Batı Sahra politikasında gerektiğinde agresif adımlardan kaçınmayacağını bize açık bir şekilde göstermektedir.
SDAC'ın bağımsızlık mücadelesinin önemli bir ayağını; tanınma ilkesi çerçevesinde atmış olduğu adımlar oluşturmaktadır. SDAC'ın 1984 yılında Afrika birliğinin kurucu ülkesi olan Fas'a rağmen birliğe girmesi tanınırlık adına atılan önemli bir adım olmuştur. Arap Cumhuriyetinin, Afrika Birliğine girmesinin ardından ise Fas'ın birlikten ayrılması ve 2017 yılına kadar da birliğe dahil olmaması; Batı Sahra bölgesel sorununun Fas Krallığı için ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Fas'ın tüm itirazlarına karşın SDAC temsilcilerinin, Asya-Afrika stratejik ortaklığı, Arap-Afrika zirvesi, Afrika-Japonya Kalkınma Konferansına katılım göstermeleri; uluslararası toplum nezdinde tanınma isteklerinin dışa vurumudur. Fas, Japonya öncülüğünde Maputo'da düzenlenen kalkınma konferansına; SDAC temsilcilerinin Mozambik yetkililerince konferans salonuna alınmalarına büyük bir tepki göstermişti. Aynı şekilde Arap-Afrika zirvesi esnasında SDAC'ın zirveye katılımını engellemek adına; Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi körfez ülkelerini zirveden ayrılmaya ikna eden Fas yönetimi zirveden çekilmiştir. Batı Sahra'da ki elde ettiği bölgeleri korumak adına her türlü adımı atmakta geri durmayan Fas; kuzey afrika da ki bu krizi içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmektedir.
Krizin çözümü adına devreye giren, Birleşmiş Milletler eski genel sekreteri Kofi Annan'ın özel elçisi James Baker; ortaya 'Baker Planı' olarak bilinen, Birleşmiş Milletler tarafından onaylanan planı atmıştır. Baker Planı'na göre; Batı Sahra özerk bir yapıya sahip olarak Fas tarafından denetlenecek ve ardından bağımsızlık referandumuna gidilecekti. Lakin James Baker'ın bu planı Fas'ın Batı Sahra'nın tamamını egemenliği altına alma politikası ile çeliştiği için uygulanamamıştır.
Sömürgeci İspanya'nın Batı Sahra bölgesinden çekilmesinin ve bu bölgede yaratmış olduğu demografik bozuklukların ardından bağımsızlık mücadelesi içerisine giren Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti; 80'nin üzerinde devlet tarafından tanınmaktadır. Bu ülkelerin yaklaşık yarısı ile ilişkiler askıya alınmış veya dondurulmuş bir vaziyette bulunmaktadır. Kırka yakın ülkenin tanımış olduğu SDAC Moritanya ve Cezayir ile iyi ilişkiler içerisinde bulunmaktadır.
Fas Krallığının, Büyük Fas İmparatorluğu kurma hayali ile Batı Sahra politikasını şekillendirdiği bugünlerde bölgesel gerilimlerin azalması beklenmemektedir. Bölge üzerinde tarihten gelen bir tam hakimiyet hakkının olduğunu iddia eden Fas, bu iddialarını bir adım öteye taşıyarak; Moritanya'nın da kendi tarihi uzantısı olduğunu iddia etmektedir. Fas'ın böyle bir tutum içerisinde olması da güç dengesi çerçevesinde Moritanya ve Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti ilişkilerini güçlendirmektedir. Bu noktada şunu belirtmemiz gerekmektedir ki; bölgenin ağırlığı hissedilen ve söz sahibi bir ülkesi olan Cezayir, Fas'ın Batı Sahra bölgesine yönelik politikalarına karşı çıkmaktadır.
Batı Sahra coğrafyasının egemenliğini sağlamak adına başta İspanyollara karşı ardından ise Fas'a karşı mücadele veren Polisario siyasal örgütü; Fas'ın bölgesel politikalarına bir tepki olarak, Cezayir tarafından desteklenmektedir. Bu doğrultuda Cezayir Polisario'ya kendi toprakları üzerinden askeri üsler ve askeri ekipmanlar temin etmektedir. Buradan hareketle, Batı Sahra meselesinin Fas-Cezayir ilişkilerini belirleyen önemli bir unsur olduğunu söyleyebiliriz. Zira Fas-Cezayir kara sınırı 1994 yılından beri kapalı bir durumda bulunmaktadır. Fas kralı VI. Muhammed'in Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile gerçekleştirmiş olduğu telefon görüşmesinde, uzun bir süredir devam eden krizin Cezayir'in Polisario'ya destek vermesi sebebiyle sürdüğünü belirtmesi; iki ülke arasında ki gerilimi açık bir şekilde göstermektedir.
Polisario'nun Cezayir'den destek almasına karşılık olarak; Fas'da, Arap Birliğinden Batı Sahra meselesine yönelik bir destek almış bulunmaktadır. Özellikle Fas, bulunmuş olduğu stratejik konumun tüm avantajlardan faydalanarak, başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere körfez ülkeleri ile olan ilişkilerini geliştirme yoluna giderek; Cezayir'in Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'ne vermiş olduğu desteği dengelemek istemektedir. Fas ve Cezayir arasında yaşanan Batı Sahra merkezli güç denkleminde Moritanya; Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'ne yakın bir politika izlemektedir.
Bölgeyi yıllardır çözülemeyen bir krizin içerisine sokan İspanya'nın Batı Sahra'dan çekilirken imzalamış olduğu 1975 tarihli Madrid anlaşması; her ne kadar uluslararası hukuk açısından ölü bir anlaşma olarak kabul edilse de yaratmış olduğu etkiler bölgesel ölçekte halen varlığı sürdürmektedir.
Batı Sahra sorunu ile ilgili olarak İspanya, eski sömürgesi olan bu bölgeye yönelik ilgisini kaybetmemiştir. Kendisine bağlı olan Kanarya adalarında Sahra Demokratik Arap Cumhuriyetinden gelen göçmenlere ve bazı Polisario'lu yetkililere ev sahipliği yapması bunun açık bir göstergesidir. Bölgeyi 'İspanya Sahrası' olarak adlandıran Madrid yönetimi, ilerde muhtemel bir çözüm planının içerisinde yer alacak ülkelerden biridir.
Kuzey Afrika'nın büyük bir kısmını zamanında sömürgeleştiren ve Batı Sahra konusunda etkin olabilecek diğer bir ülke ise Fransa'dır. Fransa, Fas Krallığı ve SDAC arasında ikili bir diplomasi yürüterek bölgede oluşan gerginliği kendi lehine kullanma amacı ile hareket etmektedir.
Türkiye ise resmi olarak Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'ni tanımamaktadır. Türkiye, Batı Sahra sorunu ile ilgili olarak; Birleşmiş Milletler nezdinde diyalog yoluyla, kalıcı barışı ve huzur ortamını sağlayacak siyasi bir çözümün bulunmasını desteklemektedir. Türkiye'nin Batı Sahra krizine tarafsız ve barışçıl bir şekilde yaklaşması; Afrika'ya yönelik açılımının barışçıl temellere dayandığını açık bir şekilde göstermektedir.
Batı Sahra bölgesinde ki Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'ni tanıyan ülkelerin, uluslararası arenada hiçbir ağırlığının olmadığını söyleyen Fas'ın; Batı Sahra bölgesinin üçte ikilik bir bölümünü sert güç kullanarak kendi topraklarına katması da birçok ülke tarafından kabul edilmemektedir.
Birleşmiş Milletlerin yayınlamış olduğu kendini yönetemeyen topraklar listesinde yer alan; Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti, Fas Krallığının kıta afrika'sında ve dünya genelinde ki tüm engellemelerine rağmen; ilişki ağını çeşitlendirmeye çalışmaktadır.
Küreselleşmenin getirmiş olduğu fırsatlardan yararlanmak isteyen SDAC; Batı Sahra'nın zengin doğal kaynaklarını ülkenin ekonomisine katkı sağlayacak bir şekilde değerlendirmek istemektedir.
Sahra Demokratik Arap Cumhuriyetinin her türlü hamlesini engellemek amacı taşıyan Fas'ın geçtiğimiz günlerde deniz sınırlarını genişletecek olan bir yasa tasarısını Fas temsilciler meclisinden geçirmesi; Batı Sahra'nın karadan kuşatılmasının, deniz boyutunu oluşturmaktadır. Fas'ın bu tasarısına Polisario cephesinden gelen tepkinin yanı sıra İspanya'da tepki göstermiştir. İspanya'nın hakimiyeti altında bulunan kanarya adalarının deniz sınırlarının tehlikeye girmesi; Polisario ve Madrid yönetimini, Fas'a karşı kısa vadeli bir birlikteliğe götürmesi beklenmektedir.
Batı Sahra bölgesinin 1884 yılında İspanya'nın sömürgecilik faaliyetleri ile başlayan bağımsızlık mücadelesi; günümüzde Polisairo siyasal örgütü ile halihazırda devam etmektedir. 1975 yılında İspanya'nın bölgeden çekilmesi ile başlayan gerilim günümüze kadar ulaşmış ve bölgesel bir kriz haline dönüşmüştür.
1976 yılında bağımsızlığını ilan eden Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti; bağımsızlığını Batı Sahra'nın üçte ikisini elinde bulunduran Fas'a karşı gerek askeri gerekse diplomatik unsurları ile savunmaktadır. SDAC'ın bu aktif politikasında önemli bir destekçisi olan Cezayir için ise Batı Sahra krizi; Fas ile olan denge politikasının belirleyici bir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sahra Demokratik Arap Cumhuriyetinin uluslararası toplum tarafından tanınmıyor olması, Fas'ın bu krizle ilgili olarak Arap Birliğinden destek alması; sorunun çözümü noktasında ortaya çıkan planların başarıya ulaşmasını engellemektedir.
Kavas, A. (2018, Mayıs 18). Batı sahra sorunu ve afrikanın güvenliği. AA. Erişim adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/bati-sahra-sorunu-ve-afrikanin-guvenligi/1147826
Yaşar, M. (2018, Ekim 22). Yarım asırlık kördüğüm batı sahra sorunu.GZT. Erişim adresi: https://www.gzt.com/mecra/yarim-asirlik-sorun-bati-sahra-sorunu-3459380
Afrikanın çözülemeyen sorunu batı sahra. (2019, Nisan 11). Intell4. Erişim adresi: https://www.intell4.com/afrikanin-cozulemeyen-sorunu-bati-sahra-haber-182402
Afrika Birliği. (2020). MFA. Erişim adresi: http://www.mfa.gov.tr/afrika-birligi.tr.mfa
Fastan çok kritik batı sahra hamlesi. (2020, Şubat 05). Milliyet. Erişim adresi: https://www.milliyet.com.tr/dunya/fastan-cok-kritik-bati-sahra-hamlesi-meclisten-gecti-6137599
[1] Güney Güvenlik Okulu, Çağ Üniversitesi Bölgesel Güvenlik Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi
Güney Güvenlik Okulu Siber Güvenlik Masası Sorumlusu.