KUDÜS'DE DÜZENLENEN 6. ENERJİ ZİRVESİ
İskenderun Körfezi’nden Akdeniz’e akıtılan petrol ve doğal gaz, Süveyş vasıtası ile taşınan petrol ve doğal gaz, havzadaki devletlerin dünya doğal gaz ve petrol üretim ve kapasitesinde en başlarda yer almaları, Süveyş’ten geçen deniz ticaret trafiği ve bütün bunların yol açtığı sorunlar nedeni ile Doğu Akdeniz dünyanın sorun yumaklarından en büyüklerinden birini oluşturmaktadır. Doğu Akdeniz, Tunus Sicilya hattının doğusu olarak tanımlanır. Bu, dünya ölçeğine göre küçük ama dünya tarihi açısından önemi dikkate alındığında büyük olan bölgenin etrafında Türkiye'den İtalya'ya, İsrail'den Mısır'a, irili ufaklı on beş kadar devlet yer almaktadır (Erbaş, 2016).
Özellikle geçtiğimiz 10 yıl içerisinde Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerji havzaları bölgenin dünya gündemi açısından önemini her geçen gün arttırmış ve bölgenin günümüzde gerek bölgesel gerekse küresel ölçekte güç mücadelelerinin yaşandığı bir alan haline gelmesine neden olmuştur. Bu açıdan değerlendirildiğinde hem bir Akdeniz ülkesi olması hem de Kıbrıs adası vesilesi ile bölgede söz sahibi olması, Türkiye’yi Doğu Akdeniz meselelerinin kilit bir oyuncusu haline getirmiştir. Ancak günümüzde Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olan bazı ülkeler okyanus aşırı ülkelerin desteğini arkalarına alarak bölgede ‘’Türkiye’ye rağmen’’ bazı adımlar atmaya çabalamakta ve Türkiye’nin Mavi vatanı üzerinde bizi özlük haklarımızdan mahrum ederek Türkiye’yi bölge kaynaklarından mahrum bırakmaya çabalamaktadırlar.
Ancak geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Bakanı Sn. Hulusi AKAR bölgeye ilişkin yaptığı açıklamada; Türkiye'nin, Ege ve Doğu Akdeniz’deki sorunların barışçıl yollarla ve diyalogla çözülmesinden yana olduğunu belirtmiş ve Türkiye’nin 462 bin kilometrekarelik mavi vatanda güvenlik ve huzuru sağlamadaki sorumluluğuna dikkat çekmişti.
Bu noktadan hareketle; bu yazıda Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs açıklarında ABD güdümünde oluşturulan Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail birlikteliği ve bu birlikteliği pekiştirmek adına Kudüs’te yapılan enerji zirvesi ve Türkiye’nin bölgede ki inisiyatifi ele alınmaya çalışılmıştır.
GÜNEY KIBRIS, YUNANİSTAN VE İSRAİL BİRLİKTELİĞİ
8 Mayıs 2018 tarihinde Lefkoşa'da bir araya gelen Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Doğu Akdeniz'den çıkarılacak doğalgaz ve petrolün Avrupa ülkelerine sevkini öngören boru hattı projesi için iş birliği yapmayı kararlaştırdı.
Toplantı sonrası yapılan açıklamalarda, proje kapsamında İsrail ve Kıbrıs'ın deniz bölgelerinden çıkarılacak doğalgazın, deniz altında döşenecek EastMed adı verilen bir boru hattı ile Kıbrıs'tan önce Yunanistan'ın Girit adasına, oradan da Yunanistan'ın Mora Yarımadası'na, daha sonra da İtalya'ya aktarılacağı belirtildi.
Türkiye, bu toplantının sonuçları itibariyle bölgede ki haklarını ihlal ettiğini belirtmiş ve defalarca kez Doğu Akdeniz’de bir ‘oldu-bitti’yi kabullenmeyeceğini tekrarlamıştır. Ancak şu da bir gerçek ki Avrupa ülkeleri özellikle doğal gazda Rusya'ya olan bağımlılığı azaltmak için Kıbrıs doğal gazına umutla bakmaktadırlar ve bölgede oluşturulmak istenen bu iş birliğini sonuna kadar desteklemektedirler.
6. KUDÜS ENERJİ ZİRVESİ
Lefkoşa'da düzenlenen zirvenin ardından mevzubahis ülkeler hem iş birliklerini pekiştirmek hemde bölgede ki inisiyatiflerini geliştirmek amacıyla Kudüs'de yeni bir zirveve vesilesiyle bir araya geldiler. Esasında İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan arasında düzenlenmesi planlanan zirveye Ortadoğu temaslarında bulunan ABD dışişleri bakanı Mike Pompeo da iştirak etti. ABD’nin bu zirveye katılımının özellikle Yunanistan ve Güney Kıbrıs basınlarında ''tarihi bir başarı'' olarak yer alması oluşturulan bu iş birliğinin ABD ye olan muhtaçlığını gözler önüne sermesi bakımından oldukça önemlidir. Açıkça bilindiği üzere bu üç ülke de ABD’nin hamiliği olmadan Doğu Akdeniz’e kıyıdaş diğer ülkelerin haklarını hiçe sayacak mahiyette atılımlar ve girişimler yapamayacaklardır.
Bu perspektiften bakıldığında ABD’nin de böyle bir toplantıya dışişleri bakanı gibi yüksek rütbeli bir temsilci ile katılmasının bölgeye direkt ve tehditkâr bir mesaj yollamak niyetinde olduğunu söylemek mümkündür.
Zirvenin ardından yapılan ortak açıklamada ise Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail ve ABD’nin, bölgesel iş birliğini güçlendirme; enerji bağımsızlığı ve güvenliğini destekleme ve geniş Ortadoğu bölgesi ile Doğu Akdeniz’de kötü niyetli mihraklara karşı savunma üzerinde anlaştıklarının belirtilmesi bahsettiğimiz tehditkâr tutumun adeta söylemlere yansımış halidir.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun ise açıklamasında ülkesinin, İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasında sağlanan üçlü mekanizmayı desteklediğini belirtmesi ve geliştirilen iş birliğinin önemine işaret etmesi ABD’nin bu 3 lü iş birliğine bugün yapmış olduğu ve gelecekte yapacağı ‘koruyuculuğun’ adete açık beyanı niteliğinde.
DEĞERLENDİRME:
Son 10 yılda keşfedilen zengin doğal kaynaklar sebebiyle artık bütün dünyanın gözünün Doğu Akdeniz’de olduğu gerçeği ve bilincinden hareketle bölgede ABD kontrol ve güdümünde yeni bir iş birliği ve bu iş birliği üzerinden yeni bir senaryo kurgulanmaya çalışıldığı açıkça görülmektedir. Geçtiğimiz günlerde 6.sı Kudüs’te düzenlenen enerji zirvesini Pompeo’nun desteklemesi ve ABD’nin bölgede bir güvenlik ittifakı yaratma amaçlı beklentisinin olduğunu da belirten kısa bir niyet beyanı açıklaması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de karşı karşıya kaldığı durumun açık bir göstergesidir. Ayrıca Pompeo’nun EastMed boru hattının imzalanmasındaki etkin katılımından hareketle Washington’un bölgedeki çıkarlarını koruma konusundaki istekliliği hakkında Türkiye’ye ve Rusya’ya bir mesaj vermek istediği çıkarımı yapılabilir (Aslan, 2019).
Ayrıca tasarlanan EastMed boru hattının, en kolay ve en ucuz yolunun Kıbrıs ile Türkiye arasında döşenmesi olduğu ancak böylesi bir projenin Kıbrıs sorunu çözülmeden hayata geçirilemeyeceği gerçeği nazara dikkate alındığında; İsrail’in Doğu Akdeniz'de bir tür "mini-OPEC" olan Filistin'inde yer aldığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu vasıtası ile kendine rakip olarak gördüğü Türkiye ile İran'ı bölgede izole etmeyi hedeflediğini söylemek mümkün.
Son olarak şunu belirtmek gerekir ki; Türkiye’nin Doğu Akdeniz mücadelesinde Batılı sözde müttefikleriyle mücadele etmek zorunda kalacağı açıkça görülmektedir. Bu sebeple mevcut konjonktür Türkiye’yi Doğu Akdeniz’e kıyıdaş diğer ülkeler ile zaruri bir iş birliğine mecbur kılmaktadır.
KAYNAKÇA
Pamir, N., (2018). ‘Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Ekseninde Jeopolitik’. Türkiye Petrol Mühendisleri Odası. Yaycı, C., (2019). ‘Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu ve Türkiye’. DergiPark.
Özgen, C., (2018). ‘Doğu Akdeniz’de Deniz ve Enerji Güvenliği’. Türkiye-Asya Stratejik Araştırmaları Merkezi.
Hacısalihoğlu, D., (2018, Aralık 20). EURONEWS. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Arasında Üçlü Zirve: Enerji ve Güvenlik Masada. https://tr.euronews.com/2018/12/20/israil-yunanistan-ve-guney-kibris-arasinda-uclu-zirve-enerji-ve-guvenlik-masada adresinden alınmıştır.
2019 Mart 21, Kıbrıs Haber Ajansı. ‘ABD’nin Katılımıyla Kudüs’te Üçlü Zirve Gerçekleştirildi’ http://www.cna.org.cy/WebNewstr.aspx?a=cc13883590d24739888987865f22b7f8, adresinden alınmıştır.
Güney Güvenlik Okulu Ortadoğu ve Güvenlik - Terörizm Masası Sorumlusu