KÖRFEZİN ŞEKİLLENDİRİLMESİ BAĞLAMINDA KÖRFEZ İŞ BİRLİĞİ KONSEYİ TOPLANTISI
Yemen'de ki Husilerin Suudilere yönelik saldırılarını artırması, Hürmüz boğazındaki Ticari gemilerin saldırıya uğraması ve ABD-İRAN arasında tırmanan gerginlik, Körfez İş birliği Konseyi üyelerini Filistin intifasından 19 yıl sonra ilk kez ‘Olağanüstü Toplantı’ adıyla Mekke'de bir araya getirdi. Her ne kadar ana tema Körfez bölgesinin güvenliği olarak belirtilse de bu toplantının temel amacının İran’a karşı ortak bir tavır sergilemek olduğu bütün uzmanlar tarafından hemfikir olunan bir nokta. Özellikle son dönemde yaşanan ABD-İran geriliminin bölgeye etkisi düşünüldüğünde, Körfez sermayesi ile finanse olan ABD ve ABD silahlarıyla kendilerini donatan Körfez ülkelerinin bu ortak ‘düşman’ karşısında eş güdümlü politikalar yürüteceği açık bir gerçek. Esasında bu durumun eşgüdümlü politikadan ziyade ABD güdümlü politika yürütmek olduğu aşikâr. Çünkü iktidara geldiği günden beri sürekli olarak Körfez sermayesinin gerekliliği ve önemine açık sözlülükle atıfta bulunan Trump, eğer Körfezden ABD’ye sermaye aktarımı kesilirse ABD’nin de Körfez güvenliğine olan katkısının kesileceğini belirtmişti. Buna ek olarak Körfez ülkelerinin liderleri de Amerikan silah endüstrisi ve güvenlik danışmanlığı yani kısacası Amerika’nın hamiliği olmadan saltanat ve iktidarlarını güvence altında hissetmemektedirler. Bu noktada ABD-Körfez ilişkisini bir ‘kazan-kazan’ oyunu olarak yorumlayacak olursak bu oyunda yegâne oyun bozan rolünü İran’ın oynadığını söylemek mümkün. Özellikle 1979 devriminin ardından ‘Devrim İhracı’ politikasını anayasasına ekleyerek bu konuda gerekli adımları atacağının altını çizen İran ilk olarak ABD’nin Irak işgali neticesinde ortaya çıkan güç boşluğundan istifade ederek bölgesel hakimiyet alanlarını genişletme yoluna koyuldu. İlerleyen yıllarda bahar olarak başlayıp kara kışa dönüşen ‘Arap Ayaklanmaları’ nı da iyi değerlendiren İran sahada ki Proxy unsurlar vasıtasıyla temel stratejisi olan Şii Hilali Projesi bağlamında önemli gelişmeler kaydetti (Fuller, 2016). Özellikle Suriye ve Yemende ki Şii tandanslı Proxy unsurları kullanarak destekleyerek ve yönlendirerek amacına ulaşmak isteyen İran’ın bu süreçte özellikle ortak körfez sermayesi ile kurulan koalisyona karşı ciddi mücadeleler vermesi gerekti. [1]
Bu süreçte Amerika’nın denetim, gözetim ve zorlamasıyla oluşan Körfez-İsrail yakınlaşması ise Körfez ülkelerinin İran karşısında yapabileceklerinin sınırı olmadığını bir kez daha bizlere gösterdi. Özellikle Suudi Arabistan – İsrail yakınlaşması Körfezli liderlerin sözde Körfez özde koltuk güvenliği için bir zamanların en büyük düşmanı ile ortak hareket edilebileceğini gözler önüne serdi.
Toplantının Sonuç Bildirgesinden Öne Çıkan Detaylar:
Arap dünyasının önemli meselelerinin konuşulması ve çözümlenmesi amacıyla kurulan Körfez İş birliği Konseyi, gerçekleştirdiği olağanüstü toplantıda Arap dünyasının birincil öneme haiz sorunu olan Filistin meselesi üzerine yoğunlaşmaktan ziyade İran ve İran’ın faaliyetleri üzerine mesai gerçekleştirdi.[2] Her ne kadar zirveye katılan ülkelerinin liderleri ' Körfez Bölgesinin İstikrarı ve Güvenliği ' tüm Ortadoğu'nun güvenliği için elzemdir gibi açıklamalarda bulunarak güvenlik hassasiyetlerini vurgulamış olsalar da toplantının sonuç bildirgesinde ki en öncelikli konunun İran olması bu olağanüstü toplantının asıl amacını gözler önüne sermiştir. Bu noktada KİK üyelerinin kendi güvenlik ihtiyaçlarını sağlamak için tek çıkar yol olarak, birlikte hareket ekmekten ziyade, ABD güdümünde politikalar uygulamak inancında olduklarını söylemek mümkündür. Özellikle toplantının sonuç bildirgesinde; İran’a, bölgeyi savaşa sürüklememe, bölgesel istikrara halel getirmeme ve Körfez’de gerilimi tırmandırmama çağrısının yapılması, Körfezde ki deniz ticaretinin sabotajlar ile aksatılmaması ve KİK ülkeleri ile ABD arasında bölgenin güvenlik ve istikrarını tesis edecek ikili anlaşmalar olduğuna işaret edilerek ABD'nin İran'a yönelik atacağı adımların destekleneceği vurgusunun yapılması, Konsey politikalarının tamamen ABD güdümünde ilerlediğinin ve Konsey’in ABD’ye olan koşulsuz teslimiyetinin en büyük kanıtı niteliğindedir. [3]
Ayrıca yine sonuç bildirgesinde yer alan ‘Bölgede ki herhangi bir ülkeye yönelik bir saldırı olması halinde tüm üye devletlerin ortak hareket edeceği’ vurgusunun yapılması içeriği bakımından NATO anlaşmasının 5. Maddesini anımsatmaktadır.
Bu noktada özellikle ‘ARAP NATO’ su söylemlerinin tartışıldığı bu günlerde bölgede İran’ı kuşatacak ve çevreleyecek; ABD destekli, İsrail güvenliği temelli bir ortak Arap Gücü’nün oluşturulmak istendiği çıkarımı yapılabilir.
Değerlendirme:
Toplantının zamanlaması ve sonuç bildirgesinin içerdikleri bir arada düşünüldüğünde, gerçekleştirilen toplantının maksadının Körfez güvenliğinden çok daha fazlasını hedeflediğini özellikle vurgulamak gerekmektedir. Özellikle ABD’nin son yıllarda Ortadoğu’yu ve enerji transfer rotalarını düzenlemek ve şekillendirmek içi kullandığı Proxy unsurlardan aldığı verimi göz önünde bulunduracak olursak, Amerika’nın olayı bir ileri boyuta taşıyarak daha büyük amaçlar için daha legal unsurları kullanmak istediğini söylemek mümkündür. Bu bağlamda Proxy unsurlardan Delegasyon unsurlara geçişin yaşandığı bu günlerde özellikle denizlerde ki enerji transfer hatlarının şekillendirilmesi noktasında bu delegasyon unsurların donanmalarının önemli rol oynayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle Körfez’de ki durumun İran ile yaşanan gerginliklerin çok ötesinde, bölgeden dünya pazarlarına yayılan enerjinin transfer edilmesi noktasında cereyan ettiği unutulmamalıdır. Özellikle Hürmüz Boğazı üzerinden gerçekleşen enerji transferi hasebiyle bu boğazın sadece enerji ihraç eden ülkeler için değil enerjiyi talep eden ülkeler içinde hayati bir öneme haiz olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu aşamada bölgede karşıt politikalar güden ve boyun eğmeyen bir ülkenin enerji piyasalarına getireceği riskler göz önüne alındığında ABD-İran arasında yaratılan suni gerginliğin ve bölgede Proxy den Delegasyona evirilen sürecin dinamikleri daha iyi anlaşılacaktır. Bu bağlamda ABD’nin Akdeniz ve Körfezde desteklediği ve yönlendirdiği Delegasyon lobileri sayesinde küresel enerji denkleminde kimlerin hangi rolleri oynayacağına karar çabasını altını çizerek vurgulamak gerekmektedir. Bu amaçla Arap Birliği ve Körfez İş birliği Konseyi gibi içi boşaltılmış bölgesel yapıların, global enerji piyasasının kontrolüne dönük bu çabalar minvalinde yönlendirildiklerini unutmamak gerekir (Koç, 2019).
[1] http://www.bilgesam.org/incele/2074/-yemen-krizi--husiler-ve-iran-korfez-guc-mucadelesi/#.XPQTHogzbIU, adresinden alınmıştır.
[2] https://www.timeturk.com/arap-zirvesi-sonuc-bildirgesinde-de-iran-birinci-gundem-oldu/haber-1094240, adresinden alınmıştır.
[3] https://www.haberturk.com/arap-zirvesi-nde-iran-mesaji-bolgeyi-savasa-surukleme-2480710, adresinden alınmıştır.
KAYNAKÇA:
(2019, Mayıs 13). Hürmüz Boğazı: Dünyanın En Önemli Petrol Damarı. BBC. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48252309 adresinden alınmıştır.
Topçu, G. (2019, Mayıs 31). KİK Zirvesinden İran'a Mesaj Çıktı.AA. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kik-zirvesinden-irana-mesaj-cikti/1493681 adresinden alınmıştır.
(2019, Mayıs 31). Arap Zirvesi Sonuç bildirgesinde İran birinci gündem oldu. Bloomberght. https://www.bloomberght.com/arap-zirvesi-sonuc-bildirgesinde-de-iran-birinci-gundem-oldu-2222842-amp?__twitter_impression=true adresinden alınmıştır.
(2019, Mayıs 31). Arap Zirvesi Sonuç Bildirgesinde İran Vurgusu. Rudaw. http://www.rudaw.net/mobile/turkish/middleeast/31052019 adresinden alınmıştır.
Güney Güvenlik Okulu Ortadoğu ve Güvenlik - Terörizm Masası Sorumlusu