BÖLGESEL GELİŞMELER VE TÜRK-RUS İLİŞKİLERİ
İsmail CİNGÖZ
Türkiye’nin dış politikasına etkisi olan son üç önemli gelişme;
-Astana Anlaşmaları çerçevesinde Türkiye, Rusya ve İran’ın Garantörlüğünde oluşturulan İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesinde 12 gözlem noktası kuran Türk askerleri, 12 Ekim 2017’den itibaren bu eksende görev üstlenmişti. Ancak uzun bir süredir kuşatma altında olduğu bilinen 9 numaralı gözetleme kulesi Morik, 19 Ekim 2020 günü başlatılan boşaltma harekâtı ile Türk askerleri tarafından dağıtılarak terk edildi.
-Libya iç savaşının tarafları Fayez Al Sarraj Başkanlığındaki Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Tobruk merkezli General Halife Hafter’e bağlı "Libya Ulusal Ordusu" (LUO) isimli silahlı grubun temsilciler 23 Ekim 2020 günü Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde Cenevre’de bir araya gelerek “Kalıcı Ateşkes” mutabakatı imzaladı.
-Rus savaş uçakları 26 Ekim 2020 günü Suriye'nin İdlib vilayetinde Türkiye destekli muhalif silahlı grupları hedef alan saldırı düzenledi ve en az 78 savaşçı hayatını kaybetti.
***
Gelişmelere geniş açıdan bakarak incelendiğinde; bir süredir proaktif hamleler yapan Türkiye’nin “oyun dışına mı itiliyor?” sorusu akıllara gelmektedir. Resmin bütününü görmek için süreci özetlemek gerekirse;
İki Kutuplu Dünya Sistemi’nin dağılmasının ardından NATO’nun uç karakolu görevi verilen Türkiye’nin konumunun sorgulanmaya başlanması, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin Irak’a harekât düzenleme arifesinde yaşanan 1 Mart Tezkere Krizi (1 Mart 2003) ile Türkiye-ABD ikili ilişkilerinde kırılma noktası olmuştur.
Bu süreçle eş zamanlı olarak 2000’li yılların başında Doğu Akdeniz sahasında keşfedilen doğalgaz ve petrol yataklarının paylaşımı planlarında konuya taraf olan Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Mısır ve İsrail ile bunları destekleyen ABD, Fransa ve Almanya başta olmak üzere bölge dışı bazı ülkelerin Türkiye ile KKTC’yi yok sayan girişimler içerisinde oldukları görülmüştür. Yunanistan ile GKRY’nin AB üyesi olması nedeniyle “Sevilla Haritası”[1] örneğinde olduğu gibi Ege’de yaşanan kıta sahanlığı sorunlarında ve Doğu Akdeniz sahasında, AB, Türkiye karşıtı tutumlar sergilemişlerdir. (AB Türkiye karşıtı tutumlarını devam ettirmektedir)
Tüm bu süreçler yaşanırken 1950’lerden itibaren müttefik olduğu ABD, NATO ve Avrupa ülkelerinden ötelenmeye başlayan Türkiye, doğal olarak Rusya ile yakınlaşmaya yönelmiştir. Esasında Rusya’nın da bu yakınlaşmaya mutlak surette ihtiyacı olduğu hatırda tutulmalıdır. Dolayısı ile başta ekonomik olarak başlayan Türk-Rus ilişkilerinin bir yansıması olarak, 2000-2010 döneminde Türkiye ile Suriye’yi de yakınlaşmaya sevk etmiştir. Hiç olmadığı kadar gelişen Türkiye-Suriye ilişkilerinin tezahürü ile Türkiye-Suriye Bakanlar Kurul Toplantıları bile müşterek yapılır hale gelmişti.
Ancak Arap Baharı olaylarının Suriye’ye de sıçraması Türkiye-Suriye ilişkilerini bitirmiştir. Dahası Türkiye ile Rusya’nın Suriye ve Libya sahasında karşı karşıya gelmesine sebep olmuştur. Çünkü 2010 yılında Tunus’ta başlayan Arap Baharı sürecinde Ortadoğu bölgesinde yaşanan gelişmeler nedeniyle ilerleyen zamanda Türkiye; Suriye ve Libya olaylarına müdahil olmak durumunda kalmış, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Ortadoğu ülkeleri ile de karşı karşıya gelmiştir.
Ermenistan’ın 1988-1994 yılları arasında Azerbaycan topraklarının %20’sini işgal etmesi, Azerbaycan Türklerine soykırım uygulaması ve savaş suçu işlemesi yetmiyormuş gibi Ermenistan’ın bitmek bilmeyen tacizleri üzerine Azerbaycan’ın 27 Eylül 2020 tarihinde karşı harekât ile Karabağ topraklarını kurtarma girişiminde Türkiye, haklı olarak Azerbaycan’ı desteklemesi, aktif rol alması ve bölgede etkinlik kazanmaya başlaması Rusya’yı rahatsız etmiştir.
***
Türkiye’nin bölgesel hamlelerinden tedirgin olan Rusya, Türk askerlerinin gözlem noktalarından çekilme baskısı karşısında İdlib’in Morik kasabasındaki gözlem noktasının boşaltıldığı değerlendirilmektedir. Ancak ilerleyen süreçte Rusya’nın baskısının devam edeceği ve nihayet Türkiye’nin Suriye’den tamamen çekil baskısına varacak düzeye erişebileceği anlaşılmıştır. Çünkü hemen sonra; Türkiye, Rusya ve İran arasında, 5 Mart 2020 tarihinde İdlib’te Çatışmaların Durdurulması Mutabakatı imzalamasına rağmen Rus savaş uçaklarının 26 Ekim 2020 günü Suriye'nin İdlib vilayetinde sınıra çok yakın bir bölgede konuşlu ve Türkiye destekli muhalif silahlı grupları hedef alan saldırısı dikkat çekicidir. Saldırıda en az 78 savaşçının hayatını kaybettiği bilgileri paylaşılmıştır.
Saldırının ardından Türkiye destekli muhalif grupların da İdlib ve Halep'teki Suriye ordusu mevzilerine füze ve topçu roketleriyle misilleme saldırıları düzenlemesi üzerine hem bölgede hem de Ankara-Moskova hattında tansiyonun yükseldiği[2] haberleri, iki ülke ilişkilerinin yeni gelişmelere gebe olduğunun göstergesi olarak değerlendirilmelidir.
Türkiye’nin Karabağ’da yaşanan çatışmalarda Azerbaycan ile yakın ilişkiler üzerinden destek yaklaşımlarından rahatsız olan Rusya, Türkiye’nin bölgesel güç olmasından endişelenmektedir. Çünkü Karabağ üzerinden Türkiye’nin bölgede ve Asya’da yer alan Türk devletleri ile daha da yakın ilişki içerisine girmesi Rusya’nın bölgesel gücünü olumsuz etkilemesi kuvvetle muhtemel görülmektedir. Türkiye’yi durdurmak ve bölgesel güç olmak üzerine hamle yapmaması gerektiği mesajı vermek isteyen Rusya Türkiye için çok hassas bir bölge olan Suriye’nin İdlib bölgesi üzerinden hamle yapmıştır.
***
Libya’da Fayez Al Sarraj Başkanlığındaki UMH ile General Halife Hafter’e bağlı LUO tarafları arasında imzalanan “Kalıcı Ateşkes Anlaşması” Türkiye için çok büyük bir öneme haizdir. Çünkü imzalanan anlaşma üzerine açıklama yapan BM’nin “tüm paralı askerlerle yabancı savaşçıların bugünden itibaren en fazla üç ay içinde Libya'yı terk etmek zorunda olduklarını” duyurması[3] Türkiye’yi de ilgilendirmektedir. Her ne kadar kalıcı barış görüşmelerinin Kasım 2020 ayı içerisinde Tunus’ta başlayacağı açıklanmış olsa da 27 Kasım 2019 günü Türkiye ile Libya UMH arasında imzalanan “Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması” ve “Güvenlik ve askeri işbirliğinin genişletilmesi” anlaşmalarının geleceğini de tehlikeye düşürmüştür.
Sonuç olarak;
Bölgesel gelişmeler Türkiye’nin bölgesel çıkarları ve Türk-Rus ilişkilerinin geleceği açısından memnuniyet verici değildir.
Türkiye, Suriye’nin bölünmesine doğru giden sürecin durdurulabilmesi için gerekirse Fırat’ın doğusu ve diğer terör örgütleriyle mücadele için yeni harekatlar yapabileceği mesajları verirken Rusya ile ilişkilerinin gerilmesi elini zayıflatacaktır. O nedenle Türkiye karar alıcı mekanizmaları bir taraftan da Suriye rejimi ile kesilen ilişkileri en kısa zamanda alt düzey ilişkilerle de olsa başlatmalıdır.
Zira sınır güvenliğini sağlamak isteyen Türkiye kendine yakın muhalif güçlerin İdlib’e hâkim olmasını isterken, Suriye rejimi ise toprak bütünlüğünü korumak istemektedir. Türkiye Suriye’nin bölünmemesi için gerekirse rejim ile anlaşmak zorundadır. Haliyle bu eksen üzerinden anlaşma zeminine giden süreci sağlamak, iki tarafın karar alıcı mekanizmalarına kalacaktır. Barış zor olsa da imkânsız değildir. Ancak bu süreçte Türkiye’ye yakın muhalif güçlerin ve Suriye Türklerinin anayasal haklarının korunması için Suriye rejimini ikna edici, arayı bulucu mutabakatlarının da gündeme alınması kalıcı barışa gidecek süreci hızlandıracaktır.
Karabağ çatışmalarında İran’ın Ermenistan’a açık desteğinin görülmesi, İran’ın, (uzun vadede) Türkiye ve Azerbaycan ile olan iyi komşuluk ve dostluk ilişkilerinin sorgulanmasına sebep olmuştur. İran ile bu hususlar üzerinden; “Türkiye-İran” / “Türkiye-İran-Azerbaycan” arasında ikili/üçlü yeni iyi komşuluk anlaşmalarının gerekliliği hasıl olmuştur.
Son söz olarak; Rusya’nın Türkiye ile sürekli olarak; Suriye, Libya, Kırım ve Kafkaslar sahasında sık sık karşı karşıya geliyor olmaları ilişkilerin sürdürülebilirliğini sorgulanır hale getiriyor olsa da Rusya, Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamaz. O nedenledir ki başta İdlib ve Suriye olmak üzere sorunları zamana yayarak geçiştirmeye çalışmaktadır. Türkiye karar alıcı mekanizmaları süreci yönetirken ve barış anlaşmaları yapılırken Rusya’nın Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamayacağını unutmamalı ve müzakerelerde dirayetli durmalıdır.
İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. cingozismail01@gmail.com
[1] İsmail CİNGÖZ; “Sevilla Haritasını Reddeden AB Ne Yapacak?”, Ticari Hayat Gazetesi, 23.09.2020.
[2] Deutsche Welle Türkçe; “Türkiye Suriye ve Libya’da Oyun Dışı Mı? 27.10.2020.
[3] Sputnik News; “BM: Libya'da Taraflar Kalıcı Ateşkes Anlaşması İmzaladı, Paralı Askerlerle Yabancı Savaşçılar Üç Ay İçinde Gidecek”, 23.10.2020.
NOT: Bu makale 04.11.2020 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi’nde yayınlanmıştır.