Logo
Çağ Üniversitesi
02.10.2019

F-35, SU-57 ve MİLLİ SAVAŞ UÇAĞI (İSMAİL CİNGÖZ)

F-35, SU-57 ve MİLLİ SAVAŞ UÇAĞI

İsmail CİNGÖZ

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Sovyet Rusya tarafından inşa edilen İki Kutuplu Dünya Sistemi 1980’lerden itibaren Rusya tarafında yaşanan ekonomik sorunlar nedeniyle sona erme sinyalleri vermeye başlamıştı. Çok uluslu bir yapıya sahip olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) bu sancılı süreci dönemin Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un 1985’te uygulamaya başladığı Glastnost politikalarıyla atlatmaya çalışmıştı. Fakat bütün uğraşlara rağmen SSCB’nin dağılması engellenememiş olsa da sistemli bir şekilde kontrollü dağılmayla kendi açılarından en az hasarla atlatmayı başarmışlardır denilebilir. 


Sovyet Rusya’nın dağılması Batı Bloğu’nun Komünist Sistemin yayılmasını engellemek üzere inşa ettiği büyük oluşumu NATO’da da tehdit algısının değişmesine sebep olmuştu. Batı/NATO tarafından yeni tehdit olarak öncelenen “Siyasal İslam” tehdidi ile Soğuk Savaş Dönemi’nin güney kanadının ileri uç karakolu vazifesi verilen Türkiye’nin önemini kaybettiğine (!) inanılması ile yarım asrı geçen müttefiklik (!) ilişkilerinin de gevşetilmesine sebep olmuştu. Soğuk Savaş yıllarında Türkiye, NATO üyeliğinin de vermiş olduğu avantajlardan yararlanmış ve savunma sistemlerini bu minvalde dizayn etmiştir. Fakat zamanla savunma sistemlerinde eksiklikler NATO önceliği de kaldırıldığı için ortaya çıkması üzerine kendi savunma sistemlerini temin etme çabası içerisine girmiş olan Türkiye’ye hava savunma sistemi (Patriot) satışına onay verilmemesi üzerine önce Çin ile görüşme yapılmış olsa da nihayetinde Rusya ile anlaşmış olan Türkiye S-400 Hava Sistemlerini Rusya’dan alarak Ankara’ya konuşlandırmıştır. Kalan kısımların da ilerleyen süreçte getirilmeye devam edileceği duyurulmuştur. Tabi bu arada NATO üyesi Türkiye, Doğu Bloğu’nun lideri Rusya’dan böyle bir sistemi alması üzerine ABD ile bu defa F-35 Savaş Uçağı üzerinden tekrar karşı karşıya gelmiştir. Uzun bir süredir üretici proje ortağı ülkelerden olmasına rağmen Türkiye F-35 savaş uçağı projesinden çıkartılması üzerine alternatif olarak tekrar Rusya’ya yönelmiştir.


Bu arada unutulmamalıdır ki Türkiye NATO üyesi olarak Soğuk Savaş’ın en şiddetli yaşandığı yıllarda da ABD ile zaman zaman karşı karşıya gelmiş haksız bir şekilde ambargolara maruz kalmıştır. Hatırlanacağı üzere 1963 Kanlı Noel olaylarının ardından Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesini engelleyen Amerika Birleşik Devletleri başkanı Lyndon B. Johnson’un 1964 tarihli meşhur mektubu başta olmak üzere, Irak, İran, Suriye, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs gibi bir dizi bölgesel sorunlarda Türkiye, sık sık ABD ile karşı karşıya gelmiştir. Rahip Brunson gibiler de bahane edilerek zaman zaman ilişkilerin kopma noktasına geldiği de olmuştur. S-400’ler de ise kriz zirve yapmıştır.


Bu kısa hatırlatmadan sonra tekrar günümüze, son günlerin ana gündem maddelerinden olan Türkiye’nin savaş uçağı tedarik etmeye çalışmasına gelecek olursak Türkiye F-35 projesine tekrar döndürülecek mi, yoksa ön görüşmeleri yapıldığı duyurulan Su-35 ve Su-57 savaş uçaklarında mı karar kılmak zorunda kalacak? Öncelikle bilinmelidir ki bu süreç o kadar kolay olmayacaktır.
F-35 Savaş Uçağı Projesi’ne 1,4 milyar Amerikan doları ödeyen Türkiye’nin, projeden çıkartılmasının ardından, 27 Ağustos 2019 günü Moskova’da düzenlenen MAKS 2019 havacılık fuarına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile birlikte Rus yapımı Su-57 savaş uçaklarını yakından incelemesi dikkatleri çekmişti. Erdoğan’ın “F35’ler konusunda Amerika şu andaki tutumunu devam ettirirse biz tabii başımızın çaresine bakacağız” demesi ve ziyaretin dönüş yolunda gazetecilerin ABD ile yaşanan F-35 krizinden sonra Rus yapımı Su-35 ve Su-57 uçaklarının alternatifler arasında olup-olmadığı sorusuna “Niye olmasın? Boşuna gelmedik buraya” yanıtı, Türkiye’nin savaş uçağı temininde Rusya’ya yöneldiği yorumlarına neden olmuştu. Fakat F-35’lerin de Su-57’lerin de henüz test aşamalarının devam ettiği görülmektedir.
F-35 Savaş uçaklarını muharebede ilk kez kullanan İsrail olurken, programda yer alan bazı ülkelerde de kullanıma girmiştir. 2019 yılı içerisinde Rus Hava Kuvvetleri envanterine girmesi planlanan Su-57’ler Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra sıfırdan geliştirilmiş ilk savaş uçağı olarak henüz prototip seviyesinde olmakla birlikte, 2018 yılından itibaren kısa sürelerle zaman zaman Suriye’de aktif görevlerde kullanıldığı bilinmektedir. Esasında böylelikle uçaklar deneniyor ve teknik aksaklıklar da sahada tespit ediliyor. Henüz seri üretimine geçilmemiş olan Su-57’lerin motorlarında aksaklıklar tespit edilirken[1], F-35’ler de ise tahmin edilenlerden daha fazla sorunla karşılaşıldığı[2] basında yer almıştır. 


Tasarım, üretim ve kullanım felsefeleri yönünden birbirinden çok farklı olan iki uçağın açık kaynaklardan derlenen bilgiler ışığında karşılaştırması yapılacak olursa; Amerikan F-35’leri öncelikle kara hedeflerine karşı taarruz görevleri için geliştirilirken bir taraftan da elektronik, istihbarat ve elektronik harp sahalarında kullanılarak hava üstünlüğünü elde tutmak öncelenirken; 1998’den bu yana geliştirilen Rus Su-57’leri ise hava üstünlüğünün öncelendiği çok yönlü ve yeni nesil bir uçaktır. 
Doktrin olarak ABD hava savaşlarında “görünmezlik” odaklı olarak programını yaparken, Rusya ise “görünmezliği görünür yapmak” üzerine doktrinini kurgulamıştır. Dolayısı ile Rusya Su-57 savaş uçağını bu eksen üzerine hayata geçirmiştir. Rusya ve Çin, ABD’nin F-35 ve F-22 savaş uçaklarını yüzlerce km’den yakalamayı başaran radarlar geliştirdiği bilinmektedir. Fakat Rusya bu defa Su-57 ile adeta başlı başına kocaman uçan bir radar imal ederek, yüzlerce km. den avını tespit etmekle bilinen geleneksel radarlardan çok daha üstün özelliklere sahip olmakla öne çıkmaktadır[3].


İki uçak arasında bir birlerine karşı bazı teknik özellikler açısından üstünlükleri var görülse de Su-57’nin daha üstün olduğu açık ara görülmektedir. Fakat Türkiye açısından teknik özelliklerden çok siyasi açıdan ele alındığı aşikardır. Bu açıdan Türkiye mutlaka savaş uçağına sahip olmayı düşünürken çok iyi plan ve program yapması gerekmektedir. Zira Su-57 alınması planlanıyorsa veya öyle bir duruma mecbur kalırsa NATO üyesi 28 ülkeyle de karşı karşıya kalınabileceği hem siyasi hem de ekonomik ilişkilerin sıkıntıya gireceği de hatırda tutulmalıdır. 
Sonuç Olarak;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin ile 27 Ağustos 2019’daki görüşmesi Türkiye’nin Amerika’ya vermiş olduğu mesaj açısından çok önemlidir. Zira bu vesileyle F-35’lere karşılık Su-57’lerin olabilirliği üzerinden, ABD’ye alternatifsiz olmadığı gösterilmiştir. Zira Türkiye’nin Su-35 ve Su-57 tipi savaş uçaklarıyla ilgilenmesine Rusya Başbakan Yardımcısı Yuriy Borisov’un ‘nihai kararın Türk yetkililerce verileceğini’ belirtmesi, ABD tarafından da mutlaka takip edilmektedir. 


Türkiye’nin 18 Şubat 1952’de NATO’ya üye olmasından itibaren yalnızca askerî açıdan değil bütün kurumlarıyla ABD ile entegre olarak sistemini kurduğu unutulmamalıdır. Aynı zamanda NATO’nun büyük ortağı ABD’nin etkisi ve kararları Batı Avrupalı ortaklarını da etkileyecektir. 
Küresel ve ekonomik olarak Avrupa ülkeleri ve dolayısı ile NATO üyeleriyle karşılıklı bağımlılık ilkeleriyle girift ilişkiler yumağı içerisinde olan Türkiye’nin Su-57 savaş uçağı alımı ve hatta üretiminde yer alarak teknoloji transferi planlarken çok yönlü planları mutlaka olmalıdır. Zira NATO üyeliği devam ederken Doğu Bloğuna ait bir savaş uçağını kullanmak ile S-400 hava sistemlerine sahip olmanın farklı şeyler olduğu bilinmektedir. Dolayısı ile Türkiye uzun vadeli planlarını reel politikalar üzerine bina ederek hareket etmelidir. 
Türkiye’nin Su-57 savaş uçaklarıyla ciddi şekilde ilgilendiğini gören ve teknoloji transferlerinin konuşulduğunu anlayan ABD’nin tekrar Türkiye’ye yaklaşmak isteyeceği değerlendirilmektedir. Bu kapsamda basında yer alan haberler yorumlandığında S-400’lerin aktif edilmemesi, Suriye’nin kuzey bölgesi ile Fırat’ın doğusunda ABD’nin planlarının dışına çıkmama, çelik ve alüminyum ticaretinde gümrük vergilerinin düşürülmesi, patriot hava savunma sistemleri dahil olmak üzere 100 milyar dolar ticaret hacmi olan bir anlaşma karşılığında F-35 programına dahil edilebileceğinin konuşulduğu görülmektedir. 


Fakat Türkiye bu saatten sonra ister F-35, ister Su-57 alsın; üretim aşaması devam eden ve 10 yıl gibi bir zamana ihtiyaç olduğu söylenen yerli ve milli savaş uçağını daha kısa sürede tamamlamalı ve mevcut uçaklarının uçuş ömürleri dolmadan seri üretimine geçmiş olmalıdır. 
Son söz olarak; Türkiye’nin, kurulmakta olan yeni dünya sistemini çok iyi analiz edecek karar alıcı mekanizmalara ihtiyacı vardır. Bu karar alıcı mekanizmalar vasıtasıyla; alternatifli reel politikalar üretmeli ve kısa, orta, uzun vadeli hedefler olarak hayata geçirilmelidir.

 


İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi.

 

[1] Hilal KÖYLÜ; “Türkiye’yi Zorlayan Tercih: F-35 mi, Su-57 mi?”, Deutsche Welle Türkçe, 31.08.2019.
[2] CNN Türk; “Gizli Belgelere Göre F-35’te 13 Hata Var”, 15.06.2019.
[3] “Ruslar Su-57’yi Aşıyor: İnsansızı Geliyor”, 23.09.2019, https://veryansintv.com/ruslar-su-57yi-asiyor-insansizi-geliyor/