YAPTIRIM TEHDİTLERİYLE OYALANAN TÜRKİYE
İsmail CİNGÖZ
2020 Aralık ayının ikinci haftasında Türk dış politikası için oldukça önemli gelişmeler yaşanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB)’nde Türkiye’ye yaptırım konuları görüşülmüş ve alınan kararlar uluslararası kamuoyuna duyurulmuştur. Türkiye bu görüşmelere ve alınacak/alınan kararlara odaklanmışken, eş zamanlı olarak Türkiye ve Azerbaycan ordularının Bakü’de sergiledikleri ortak askeri törenlerin ardından İran’dan gelen Türkiye hakkındaki olumsuz açıklamalar haftanın en önemli üç gelişmesi olarak öne çıkmıştır.
ABD Temsilciler Meclisi’nde görüşülen 2021 yılı bütçe görüşmeleri, 11 Aralık 2020 günü ABD Senatosu’nda oylanmış ve 13’e karşı 84 oy ile kabul edilmiştir. Bu oran ABD Başkanlarının veto yetkileri açısından önemlidir. Zira 2/3 oranından fazla çoğunluk ile alınan kararlar, Başkan tarafından veto edilecek olursa, Senato tekrar toplanarak alacağı yeni bir karar ile Başkan’ın vetosunu yetkisiz kılma hakkına sahiptir [1]. Nitekim ABD Başkanı Donald Trump, Twitter hesabından yaptığı açıklama ile “savunma bütçesi tasarısını Çin’e yarayacağı gerekçesiyle veto edeceğini” duyurmuş [2] olsa da Senato’nun ne karar vereceği beklenmektedir.
ABD savunma bütçesinin Senato’da kabulü, Başkan’ın veto süreci ABD’nin iç işleri gibi görülse de içerik ve sonuçları itibariyle küresel bir etkisinin olduğu muhakkaktır. Ki içeriğine göre bu ülkelerden birisi de Türkiye’dir. Çünkü tasarı içerisinde Türkiye’nin silahlanma sürecine etki edecek maddeler de yer alabilmektedir.
Buradan hareketle, açıklanan 2021 ABD savunma bütçesi incelendiğinde; Rusya’dan S-400 tipi hava savunma sistemi satın aldığı için Türkiye’ye ve sistemin alınmasında rol oynayan kişilere “Ulusal Savunma Yetkilendirilme Yasası'nda (NDAA) ABD'nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) uyarınca” yaptırım uygulanması öngörülmüştür. Tasarıya göre yaptırım uygulanacak kişilerin ABD'deki banka hesapları ve mal varlıklarının dondurulması, ABD'ye girişine yasak getirilmesi ve ABD'deki banka ve kuruluşlarla iş yapmasının yasaklanması söz konusu olacaktır[3]. Dolayısı ile 2021 yılı Türkiye-ABD ilişkilerinin sorunlarla başlayacağı değerlendirilmekle birlikte 20 Ocak 2021 tarihinde Başkanlığı devralacak olan Joseph Robinette “Joe” Biden Jr. Yönetiminin nasıl bir tavırla politika izleyeceği henüz netlik kazanmamıştır.
ABD Senatosu yaptırım kararı alırken, "Başkan yaptırım uyguladıktan sonra 1 yıl içinde Kongrenin gerekli komitelerine, Türkiye’nin veya yaptırım uygulanan kişilerin artık S-400’leri veya bunların yerine herhangi bir Rus sistemini uhdesinde bulundurmadığını, Türk topraklarında Rus hükümeti veya şirketleri adına herhangi bir Rusya vatandaşının S-400’leri çalıştırmadığını teyit ettikten sonra, Türkiye’den Türk hükümetinin veya hükümet adına başka bir tarafın S-400 veya onun yerini alabilecek bir sistemi tekrar edinmek için CAATSA’nın 231’inci bölümünün kapsamına girecek herhangi bir faaliyete girmeyeceğine dair taahhüt aldıktan sonra yaptırımları kaldırabilir." Şartlarıyla yaptırımın nasıl kaldırılacağını [4] tarif etmekle Türkiye’nin egemenlik hakları adeta yok sayılırcasına hareket edildiği görülmektedir.
Resmin bütünlüğüne bakıldığında; ABD Senatosu’nda Türkiye aleyhine kararlar alınmasının baş mimarının ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun olduğu kuşkusuzdur. Çünkü son dönemde özellikle Kıbrıs, Suriye, Mısır, Yunanistan gibi ülkeler üzerinden Ortadoğu sahasında Türkiye aleyhine alenen çalışmaları olduğu bilinmektedir.
Pompeo’nun yoğun gayretleriyle Türkiye’nin Rusya’dan S-400 sistemlerinin alınması bahanesiyle yaptırım kararı alan ABD Senatosu, aynı füze sistemlerinin S-300 modelini yıllar önce alan Yunanistan’a karşı sessiz kalması ABD ikiyüzlülüğünün tescili değilse nedir? Ki, Türkiye ABD’nin S-400 füze savunma sistemleri hakkındaki çekinceleri konusunda rahatlatıcı açıklamalar yapıldığı görülmektedir. Türkiye Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Celal Sami TÜFEKÇİ, Türkiye’nin S-400 Triumf Hava Savunma Füze Sistemi Programı ve ABD’nin bu programdan kaynaklanan çekinceleriyle ilgili yaptığı bir açıklamada; “Teknik açıdan her şey mümkün olabilir ama Türkiye bu sistemleri kendi yazılımını yükleyerek, dost-düşman tanıma programlarını (IFF) bu sistemlere entegre ederek kullanacaktır. ABD ile de dost bir ülkeyiz. Elde edeceğimiz bilginin başka yere gitmesi mümkün değil. Böyle bir şeye müsaade etmeyiz” diyerek[5] konuya açıklık getirmeye çalışmıştır.
***
Türkiye’nin son dönemlerde; Ege ve Doğu Akdeniz sahalarındaki ulusal çıkarlarını uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde korumak için yapmış olduğu girişimleri, AB tarafından provokatif eylemler olarak algılanmaktadır. Dolayısı ile AB Liderler Zirvesi gibi faaliyetlerde yaptırım kararı alma girişimleri içerisinde oldukları bilinmektedir. Yine bu kapsamda 10-11 Aralık 2020 tarihinde yapılan Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nin en önemli konularının başında Türkiye’ye yaptırım kararı alınması olduğu muhakkaktır. Görüşmelerden önce çeşitli çağrılarla liderleri etkileme hamleleri olduğu görülmüştür. Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) Yöneticisi Günter Seufert tarafından yayınlanan bir makale de bunlardan birisi olarak öne çıkmaktadır.
Seufert, Türkiye’nin AB tarafından 1 Ekim 2020 önerilerine beklenen karşılığı vermediğine işaret ederek, “Brüksel’de alınan bu karar bugüne kadar Ankara’da herhangi bir etki yaratmadı” cümlelerinden sonra “Ankara’nın geleceğe yönelik vizyonunu öncelikli olarak askeri güce odaklaması iyi şeyler vaat etmiyor. Bu nedenle Brüksel Ankara üzerindeki baskıyı artırmalı. Doğru zaman geldi” diyerek[6] AB’ye yaptırım önerilerinde bulunmuştur.
Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Alman ve Yunan toplam 53 milletvekili de Türkiye'ye yaptırımların görüşüleceği Avrupa Birliği (AB) zirvesinden bir gün önce, Almanya’nın Türkiye’ye denizaltı satışlarını durdurması için Almanya Başbakanı Angela Merkel’e "Avrupa Parlamentosu'nun Yunan ve Alman üyeleri olarak, Alman hükümetini, Alman denizaltılarının, bileşenlerinin ve yedek parçalarının ihracatının yanı sıra ilgili tüm bakım faaliyetlerini derhal askıya almaya çağırıyoruz. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de AB üyesi ülkelere yönelik askeri tehditleri konusunda son derece endişeliyiz ve Türkiye'nin olası bir çatışmada Almanya'da üretilen denizaltıları kullanabileceğinden korkuyoruz”[7] çağrısında bulunmaları dikkat çekmiştir.
Ancak AB Liderler Zirvesi sonuçları açıklandığında, Zirve öncesi beklendiği gibi[8] Türkiye’ye karşı sert bir yaptırım kararı alınamadığı görülmüştür. “Doğu Akdeniz'deki tartışmalı sularda süren sondaj çalışmalarından sorumlu olduğu gerekçesiyle yaptırım uygulanan Türk şirketleri ve vatandaşları listesine yenilerinin eklenmesi” kararı alınmış ve en geç Mart 2021'e kadar AB ile Türkiye ilişkilerinin durumu ve bundan sonrasına ilişkin seçeneklerle ilgili bir rapor hazırlanmasının istendiği kaydedilmiştir. Dolayısı ile başta Yunanistan ve Fransa olmak üzere bazı ülkelerin daha geniş kapsamlı ekonomik yaptırım uygulanması çabaları karşılık bulmamıştır.
Ayrıca Zirvede, Türkiye ve Kıbrıs konuları ile birlikte;
-AB, Türkiye ve Doğu Akdeniz'deki durumla ilgili konuları, ABD ile koordine etmenin yollarını arayacak,
-Kıbrıs konusunda AB liderlerinin Ada’nın yeniden birleşmesi için BM çatısı altındaki görüşmelerin hızlı bir şekilde yeniden başlanmasına destek verdiği ve Türkiye'den de aynısının beklendiği,
-Türkiye'ye "göçmen akınını sorumlu bir şekilde yönetmesi ve insan kaçakçılığı şebekeleriyle mücadele etme çabalarını artırması",
gibi kararların da alındığı[9] görülmüş olsa da özellikle Yunanistan tarafının beklentilerinin karşılanmadığı için büyük bir hayal kırıklığı yaşandığı nerdeyse bütün Yunan basınında[10] yer almıştır.
***
AB Liderler Zirvesi’nin başladığı gün Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de Dağlık Karabağ'daki askeri kazanımlar için düzenlenen Zafer Geçit Töreni'ne katılan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da etkinlikler kapsamında bir konuşma yapmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşma esnasında Şair Bahtiyar Vahapzade'nin "Topraktan pay olmaz" adlı şiirini okuması İran’da rahatsızlık yaratmış ve Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Derya Örs, İran Dışişleri Bakanlığına çağrılarak “İran'ın bu konuda Türkiye tarafından ivedilikle açılama beklediği" İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade tarafından duyurulmuştur. Zira İran, şiire konu Aras Nehri'nin kuzeyinin de daha önce İran'a ait olduğu tezini savunmaktadır.
Bu kısa süreli krizin ardından İran'ın Türkiye Büyükelçiliği, Twitter hesabından yapılan açıklamasında; "Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde, son zamanlarda yaşanan yanlış anlaşılma giderildi ve taraflar, iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve genişletilmesinin önemini vurguladı." Sözleriyle iki ülke arasında yaşanan gerilimin yumuşadığını göstermiştir.
Ancak Türkiye-İran gerilimini sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuduğu şiire bağlamak muhakkak ki yanlıştır. Zira Azerbaycan-Ermenistan arasında yıllardır devam eden Karabağ Sorunu’nun kısmen de olsa çözülmüş olmasından İran’ın, rahatsız olduğu bilinmektedir. Çünkü Karabağ Sorunu’nun çözülmesiyle İran’ın, stratejik açıdan bölgesel etki gücünde önemli bir azalmanın yanında çok büyük ekonomik kayıplar da yaşayacağı[11] muhakkaktır.
Sonuç Olarak;
ABD Senatosu tarafından 2021 savunma bütçesi içerisinde Türkiye hakkında, S-400 üzerinden hareketle CAATSA ve ambargo kararı alınması ABD’nin bahaneleridir. Zira sorun sadece S-400 meselesi değildir. Hattı zatında bu karar ABD’nin Türkiye’ye ilk yaptırım kararı da değildir. 5 Haziran 1964’te Başkan Lydon B. Johnson’un dönemin Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ye Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemek amacıyla yazdığı ve tarihe “Johnson Mektubu” olarak geçen olay, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra uygulanan ambargo ve 1 Mart 2003 Tezkere Krizi gibi değişik tarihlerde yaptırım veya ambargo uyguladığı bilinmektedir.
Dolayısı ile ABD’nin uzun süredir yapmış olduğu hamleleri incelendiğinde Türkiye’yi kuşatma çabası içerisinde olduğu görülecektir[12].
ABD’nin en büyük rahatsızlığı ise son zamanlarda Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasından kaynaklıdır. Ancak ABD her ne kadar bir rahatsızlık içerisinde olsa da Türkiye, Rusya ile de tam bir dostluk havasında da olamamaktadır. Çünkü Suriye, Kafkaslar, Libya ve Doğu Akdeniz sahalarında iki ülke çıkarları çakışmaktadır.
AB Liderler Zirvesi öncesinde Yunanistan ve Fransa başta olmak üzere bazı AB ülkelerinin, Türkiye'ye daha sert ekonomik yaptırımlar uygulanması gerektiğini savunurlarken, başını AB dönem başkanı Almanya'nın çektiği, İtalya ile İspanya başta olmak üzere bazı AB ülkelerinin ise Türkiye ile angajman politikasının devam ettirilmesi için alınması teklif edilen yaptırım kararının, dengeli olmasında ısrar etiklerinin görülmesi önemlidir. Çünkü Türkiye gibi önemli bir pazarı kaybetmeyi göze alamadıkları ortaya çıkmıştır. Bir de Türkiye’nin Rusya ve Çin gibi ülkeler üzerinden Doğu’ya yönelmesi istenilmemektedir.
ABD ve AB liderleri ve yönetimde yer alanlarının her platformda Kıbrıs’ta yaşanan İki Devlet olarak devam eden fiili durumun yok sayılarak “İki Kesimli Federe Devlet” yapısında ısrar edilmesi anlaşılamamaktadır. Zira Sovyet Rusya, Yugoslavya ve Çekoslovakya’da yaşanan bölünme ve dağılma sürecini kabul eden ve ayrılan ülkeleri gerek NATO’ya gerekse AB’ye kabul eden Batı, uluslararası hukuk kurallarını yok sayarak Kıbrıs politikalarında kendiyle çeliştiklerini tarih kaydetmektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nde daha önceki dönemlerde Cumhurbaşkanlığı yapan M.Ali Talat ve Mustafa Akıncı gibi GKRY ile sorunları diyalogla çözebileceğine inanan KKTC liderleriyle bile Kıbrıs sorununun çözülemediği ve mevcut dayatmalarla çözülmesinin de mümkün olmadığı görülmesine rağmen Federe Devlet ısrarı nedendir?
Dolayısı ile ABD ve AB’nin yanlış ve taraflı politikalarıyla birlikte bir de yaptırım planları içerisinde hareket ediyor olmaları Türkiye’yi Rusya ve Çin’e doğru yaklaştırmaktadır. Bu durumun Batı Bloğu’nun son derece yanlış hareketlerinden kaynakladığı da bir gerçektir. Sonuç itibariyle Türkiye’nin Doğu’ya yönelmesi NATO’nun gücünü zayıflatacak, Türkiye’yi zora sokarak dizayn etme hamleleri içerisinde olan Batı’nın ise stratejik ve ekonomik olarak daha büyük zarara uğrayacağı muhakkaktır.
Yunanistan, Rafael ve F-35 tipi savaş uçakları, denizaltı ve firkateynleriyle ordusunu modernize ederken, Türkiye’ye silah satmayan ABD ve Batı’nın bizzat kendisi Türkiye’yi Rusya’dan S-400 füze sistemi almaya kanalize etmiştir. Türkiye’nin bu hamlesi uluslararası sahada ve savunma içgüdüsü ile gayet normal bir davranıştır. ABD ve Batı hatasını mutlaka kabule mecburdur. Aksi halde Türkiye yakın gelecekte büyük bir eksen kaymasıyla birlikte Rusya’dan savaş uçağı almaya doğru kanalize olmak durumunda kalması kuvvetle muhtemel görülmektedir.
Lakin Türkiye’nin coğrafi konumu denge politikası uygulamaya zorlamaktadır. Tek taraflı ittifak ve müttefiklikler Türk dış politikası ve stratejik konumu açısından uygun değildir.
Son söz olarak; Türkiye yaptırım tehditleriyle oyalanırken diğer taraftan ABD, Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yürüttüğü işbirliğinden hareketle terör örgütü YPG/PKK’ya özerklik, mümkünse de bağımsız devlet kurma hayallerinde olduğu görülmektedir. ABD ile AB her türlü hamleleriyle Türkiye’yi oyalamaktadır. Çok yakın bir zaman içerisinde Türkiye Fırat’ın doğusuna mutlaka bir kara harekâtı yapmak zorundadır ve şarttır. Aksi halde Türkiye yeni bir Kuzey Irak ve Barzani vari bir yapı ile karşı karşıya kalacaktır.
:
İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. cingozismail01@gmail.com
[1] Deutsche Welle; “Türkiye’ye Yaptırım İçeren Tasarı ABD Senatosu’ndan Geçti”, 11.12.2020.
[2] Milliyet; “Son Dakika... Trump, Türkiye'yi De İlgilendiren Tasarıyı Veto Edeceğini Duyurdu!”, 13.12.2020
[3] Deutsche Welle; “Türkiye’ye Yaptırım İçeren Tasarı ABD Senatosu’ndan Geçti”, 11.12.2020.
[4] Sputnik News; “ABD Senatosu'ndan Türkiye'ye Yaptırımların Yolunu Açan Karar”, 11.12.2020.
[5] Anıl ŞAHİN; “S-400’de Milli Yazılım Kullanılacak”, 10.02.2019. S-400'de milli yazılım kullanılacak | SavunmaSanayiST
[6] Değer AKAL; “Almanya'dan Türkiye Çağrısı: Yaptırım İçin Doğru Zaman”, Deutsche Welle, 09.12.2020.
[7] Deutsche Welle; “Alman ve Yunan Vekillerden Merkel’e Türkiye Mektubu”, 10.12.2020.
[8] İsmail CİNGÖZ; “AB Liderler Zirvesine Bir Kala”, Ticari Hayat Gazetesi, 09.12.2020.
[9] BBC; “AB Zirvesinde Türkiye ve Doğu Akdeniz ile İlgili Hangi Kararlar Alındı?”, 11.12.2020.
[10] Yorgo KIRBAKİ;“Son Dakika... Yunanistan'da Yenilgi Şoku! "Bir Tek Türkiye'den Özür Dilemedikleri Kaldı”, Hürriyet, 13.12.2020.
[11] İsmail CİNGÖZ; “Stratejik Açıdan Karabağ”, Ticari Hayat Gazetesi, 02.12.2020.
[12] İsmail CİNGÖZ; “ABD Türkiye’yi Kuşatırken İran Karışıyor”, Ticari Hayat Gazetesi, 03.01.2018.