ABD’NİN SİLAH PAZARI, S-400’LER VE TÜRKİYE’NİN YÜKSEK İRTİFA HAVA SAVUNMASI ÜZERİNE
Doç.Dr. Murat KOÇ
(E) J. Kur. Albay
Çağ Üniversitesi SOBE Müdürü
1. GİRİŞ
Hava Savunma barışta ve krizde caydırıcılık sağlamak; savaşta, düşmanın hava ve füze taarruzlarını sınırlandırmak, geciktirmek, önlemek veya etkisini azaltmak suretiyle dost birliklerin bekasını sağlamak, hareket kabiliyeti/serbestisini artırarak kara ve deniz harekâtının daha elverişli koşullarda icrasına katkıda bulunmaktır.Bu vazife icra edilirken, erken ikaz ve komuta kontrol sistemleri işletilmekte ve bu sistemlerin Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile entegrasyonu sağlanmaktadır.Bu silah sistemlerinin yanı sıra, Hava Savunma Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemi (HERİKKS)’nin kullanılmaya başlanması ile tüm hava savunma unsurlarının tek elden komuta/kontrolü ve Hv.K.K.lığına entegrasyonu sağlanmaktadır[1].
2. TÜRKİYE’NİN HAVA SAVUNMA İMKÂN VE KABİLİYETİ
Türk Hava Savunma sınıfının ana malzeme ve silah sistemleri;
Mevcut sistemlere ilave olarak;
Hava üstünlüğü sadece savunma amaçlı değil başarılı bir kara harekâtı ve birliklerin güvenliği için temel bir şarttır. Harbin değişen doğası ve 4. Nesil Savaş Konseptinde harekâtın en hızlı cereyan edeceğini düşündüğümüzhava sahasında üstünlüğü sağlamak diğer muharip fonksiyonların ve milli güç unsurlarının güvenliği bakımından önem arz etmektedir.
3. TÜRKİYE’NİN HAVA SAVUNMASINDA ÖNCELİK, PRENSİP VE İHTİYAÇLAR
Bu kapsamda Türkiye’nin hava savunma önceliğinin belirlenmesinde askeri üsler, metropol şehirler, limanlar, endüstriyel kompleksler, lojistik aktivite alanları ön plandadır. Ancak tüm bölgelere aynı anda öncelik verilemeyeceği de göz önünde bulundurularakher ülke hava savunmasına konu olan bölgede dört ana faktörü göz önünde bulundurarak savunma önceliklerini belirler[3]. Bunlar;
Bu faktörler her korunacak hava sahasına uygun olarak ele alınmak suretiyle değerlendirilerek hava sahasınıngerçek ihtiyaçları çıkartılır. Bu noktada Türkiye’nin Suriye ve Irak harekât sahasında fiili olarak, Akdeniz’de ise muhtemel bir harekâtı yürüttüğü ve yürütebileceği de göz önünde bulundurulduğunda asgari yurt dışında altı alan (İdlib, Afrin, AzezCerablus Hattı, Sincar, Hakurk ve Kandil uzanımı) bu sahalarla komşu çok sayıda yurt içi yerleşim biriminin böyle bir değerlendirmenin konusu olduğunu söyleyebiliriz. Sadece Doğu Akdeniz’in bile başlı başına bir değerlendirme sahası olduğunu da belirtmemiz gerekmektedir. Bu değerlendirmede ve harbin çok boyutluluğu ile bağlantılı ve teknik olarak hava savunma sahasının dizaynı ile yakından ilgili olan:
4.ABD’NİN SİLAH PAZARI VE TÜRKİYE’NİN HAVA SAVUNMA SİSTEMİ TERCİHİ
Türkiye’nin hava savunma sistemi ihtiyacı yukarıda belirtilen teknik ve taktik gereklilikler ışığında şekillenirken, bir taraftan NATO üyeliği ve diğer taraftan ABD ile ilişkiler bağlamında; Türkiye merkezli Trans Atlantik,Trans Avrasyave Ortadoğu dengeleridiplomatik olarak yeniden tanımlanma zaruretiyle karşı karşıyadır.
ABD, Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol”projesiyle anlam kazanan “Orta Koridor” un güneyinde yer alan kuşaktaki Hindistan ve Türkiye’de Rusya’nın S-400 satışları ile oluşacak silah pazarındaki kaybı, başka kayıpların da habercisi olarak görmektedir. S-400’lerin ardından imzalanacak “şimdilik”savaş uçağı üretimi ve satın almaları ile genişleyeceği düşünülecek bu gediğin, başta Arap Dünyası ve Afrika olmak üzere domino etkisi yaratması olasılığı; ABD’nin yaptırım diplomasisine hız vermesine, CAATSA yaptırımları adı altında F-35 kozunu oynamasına dahineden olmaktadır.
Özellikle G-20 zirvesinin ardından Türkiye’nin; Çin’le savunma sanayiinde işbirliğine kadar uzanacak bir gelecek vizyonunadeğinilmesi, Çin’in Batıya açılmasında Türkiye’den geçen Orta Koridorun önemli bir açılım güzergâhı olduğuna her iki tarafında vurgu yapması, ÇİN’in ABD tarafından çevrelenmesi politikası ile uzun süredir taban tabana zıt bir görünüm oluşturmaktadır. Bundan da öte küresel boşlukları çok iyi takip ederek diplomatik hamleler yapan Rusya’nın Türkiye ile geliştirdiği S ve SU ilişkileri ABD’yi zorlamaktadır.
Kritik diğer silah satışları yanında PATRİOT satışından bile daima uzak kalarak, NATO’nun bu kabiliyetini konuşlandırmakta gönülsüz davranan, teknoloji transferinde öncelemediği ancak Ortadoğu pazarında büyük ve güçlü ordusuyla daima bir pazar ve zorunlu bir müşteri olarak Türkiye’yi elinde tutmayı arzulayan ABD; ticari bir bağını sürdürülebilirlik noktasında kaybetmek üzere olduğunun farkındadır.
Türkiye’nin S-400 leri alması demek NATO’nun güney kanadında “düşman konseptinin” değişmesi demek aynı zamanda. Bir taraftan da ABD için yeni bir düşman yaratmak zarureti demek. Bu sadece askeri ilişkileri değil ekonomik ticari ve diplomatik anlamda çıkar, tehdit ve güç dengesinin değişmesi anlamına geliyor. Sadece müttefiklik ilişkisi değil, Orta Asya derinliğine kadar uzanan iç hatlarda yeni ilişkilerin doğumuna işaret eden gelişmelerin arifesindeyiz.
5.SONUÇ:
Türkiye’nin zorunlu hava savunma ihtiyacı yanında S-400’lerin Rusya tarafından Türkiye’ye satılması sadece askeri bir ticari anlaşma değildir.Küresel güç geçişinde Türkiye’nin diplomatik olarak yeniden konumlanması, NATO ile ilgili ilişkilerin yeniden yapılanma sürecinin başlangıcı, tehdit ve müttefiklik algılamalarının değiştiğine işaret eden küresel bir olaydır.